1 Ekim 2010 Cuma

Hiç Vergi Verenlerle Vermeyenler ile Bir Olur mu?

Öncelikle yukarıdaki başlıktaki dini referanstan dolayı özür dilerim, ancak Türkiye'de yaşadığımız bu tezat ve skandal başka bir şekilde kolay kolay izah edilemez diye düşünüyorum.

Taraflar
Çalışanlar ve işverenler. Gerek işçi gerekse memurların vergisi kaynakta kesilmekte yani bu grubun eksik beyan veya değişik metodlar ile vergi kaçırma olasılıkları bulunmamakta. Bir diğer deyişle çalışanlar vergi dairesine giderek gelir beyan etmek yerine işverenleri olan devlet yada özel işletmeler çalışanın ücretinden kesinti yapmakta veya onların adına vergi ödemekteler.

İşverenlere gelince, şahıs firması veya tüzel kişilik olarak, pek çoğu beyan etmeyi uygun gördükleri oranda gelirlerini beyan etmekte, gerekli / gereksiz, gerçek / naylon harcama ve 'yatırımlar' ile vergi ödemektedirler.Vergi vermekten başka şansı olmadığını söyleyen bir üçüncü grup ta her ne kadar mevcut ise, onların durumu maalesef genellikle vergi vermenin gururunu yaşamaktan çok, vergi kaçıramamanın bir şikayeti şeklinde olmaktadır.

İşletmelerin durumu
Yapılan bağımsız araştırmalar şunu göstermekte ki, eğer bir işletme kurulduğu ilk günden itibaren tüm vergi ve diğer maddi mükellefiyetlerini harfiyen yerine getirise azami 3 yıl içinde iflas etmeye mahkumdur. Ancak bu, yanlış vergi politikalarının ve gereksiz bürokratik masrafların bir sonucudur. Şahıs veya kurumların kontrolsüz ve sınırsızca vergi vermeden iş yapabildiği veya ayakta kalabildiği bir ülkenin uzun vadede yasa veya ahlak dışı gelir kaynakları tespit ederek onlardan istifade etmeden yaşamasına olanak yoktur.

Vergiyi kim ödüyor?
Tüsiad'a göre kurumlar vergisinin %90'ını kendileri yani Tüsiad üyeleri ödemekte. İstanbul ise her zaman ülkede toplanan verginin % 44 ünü ödemekle övünmekte. Oysa vergileri karar verme mekanizmalarından uzak tutulan, dolaylı vergilerle boğulan Türk halkı ödemekte. Aslan payı her zaman olduğu gibi asgari ücretlinin. Yani ekonominin büyük ve zenginlikler yaratan çarkları aslında sessiz ve boyun eğmiş yığınların sırtından döndürülmekte.

Peki vermeyenler nasıl oluyor da vermeyebiliyor?
Muhtelif metod ve kılıflar ile. Beş yıldızlı oteller yıllar yılı matrahsız kalabiliyorlar yaptıkları 'yatırımlar' ile. Esnaf fiş kesmeyerek, tekstilci KDV ile oynayarak. Bir de kılıflar var bazı cemaatlerin kullandığı - laik devlete vergi verilmeyeceği gibi!

Verenler ile vermeyenler bir mi?
Eğitimden sağlığa, kamu hizmetlerine erişimde evet verenler ile vermeyenler 'bir', hatta vermeyenler bazı durumlarda sistemden çok daha iyi istifade edebilmekte. Ancak veren el alan elden üstün olduğu müddetçe verenler ile vermeyenler bir olmayacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder