1 Ekim 2010 Cuma

Savorana Olayı ve Taraflar

Olayın ortaya çıkışı yasal dinlemeler sonucunda mıdır bilinmez ancak tarihin ve bu skandalın garip bir cilvesidir ki rejimin son sembollerinden biri de bu şekilde itibarsızlaştırıldı.

Kiracı
 
Tam 49 yıllık bir kira sözleşmesi ile yat almışım, istediğim gibi işletirim diyorsun. Karşında candarma. Her ne kadar yeni din kapitalizm reklamın kötüsü olmaz diyorsa da halkla ilişkiler açısından durum bir facia.
 

İş Planı. Karlılık ve fizibilite eğer iddia olunan faaliyetlere dayanıyordu ise, sanırım kira süresi para kazanmaya kafi gelmeyecekti, her hafta benzer bir organizasyon yapılsa bile. CEO derhal istifa etmeli.

Mal sahibi
 
AKP iktidarı döneminde fuhuşun arttığı iddiası her fırsatta basında yer bulurken, tarihi bir mekanda patlak vermiş olması tam bir skandal.

Almanya'dan gelmesi beklenen bir oğul olmadığna göre yeni kiracı bulmak zor görünüyor. Komplo teorilerine mahal vermek yanlış ama inşallah Savorana'nın da akibeti Bandırma vapuruna benzemez. Belki bir çözüm okyanus ötesine tahsis etmek olabilir.

Müşteriler
 
Baskın olduğunda ödemiş oldukları paranın karşılığını alabildiler mi bilinmez ancak bu hizmet karşılığında fatura aldılar mı yoksa bir vergi kaybına mı neden oldular, araştırılmalı.

Hizmet sunucuları
 
Yabancı bir ülkede ve tarihi bir mekanda çalışmak kulağa hoş da gelse bu skandal ile onlar da tarihe geçmiş oldular. Ancak Rusların asırlar öncesinden beri süregelen sıcak denizlere inme politikası bu olmasa gerek - yine de emeklerinin karşılığını alabildiler ise ne mutlu.

Gemi Personeli
Skandalın sessiz tanıkları. Görev ve sorumluluklarının nerde başlayıp nerde bittiği hiç tartışılmadı.
 

Mal sahibi mülk sahibi hani bunun ilk sahibi?
Bugün Türk milleti olarak varlığımızı kendisine borçlu olduğumuz insanın hatırasına ettiğimiz bu son hıyanetle eminim kemikleri bir kez daha sızlamıştır.

Hiç Vergi Verenlerle Vermeyenler ile Bir Olur mu?

Öncelikle yukarıdaki başlıktaki dini referanstan dolayı özür dilerim, ancak Türkiye'de yaşadığımız bu tezat ve skandal başka bir şekilde kolay kolay izah edilemez diye düşünüyorum.

Taraflar
Çalışanlar ve işverenler. Gerek işçi gerekse memurların vergisi kaynakta kesilmekte yani bu grubun eksik beyan veya değişik metodlar ile vergi kaçırma olasılıkları bulunmamakta. Bir diğer deyişle çalışanlar vergi dairesine giderek gelir beyan etmek yerine işverenleri olan devlet yada özel işletmeler çalışanın ücretinden kesinti yapmakta veya onların adına vergi ödemekteler.

İşverenlere gelince, şahıs firması veya tüzel kişilik olarak, pek çoğu beyan etmeyi uygun gördükleri oranda gelirlerini beyan etmekte, gerekli / gereksiz, gerçek / naylon harcama ve 'yatırımlar' ile vergi ödemektedirler.Vergi vermekten başka şansı olmadığını söyleyen bir üçüncü grup ta her ne kadar mevcut ise, onların durumu maalesef genellikle vergi vermenin gururunu yaşamaktan çok, vergi kaçıramamanın bir şikayeti şeklinde olmaktadır.

İşletmelerin durumu
Yapılan bağımsız araştırmalar şunu göstermekte ki, eğer bir işletme kurulduğu ilk günden itibaren tüm vergi ve diğer maddi mükellefiyetlerini harfiyen yerine getirise azami 3 yıl içinde iflas etmeye mahkumdur. Ancak bu, yanlış vergi politikalarının ve gereksiz bürokratik masrafların bir sonucudur. Şahıs veya kurumların kontrolsüz ve sınırsızca vergi vermeden iş yapabildiği veya ayakta kalabildiği bir ülkenin uzun vadede yasa veya ahlak dışı gelir kaynakları tespit ederek onlardan istifade etmeden yaşamasına olanak yoktur.

Vergiyi kim ödüyor?
Tüsiad'a göre kurumlar vergisinin %90'ını kendileri yani Tüsiad üyeleri ödemekte. İstanbul ise her zaman ülkede toplanan verginin % 44 ünü ödemekle övünmekte. Oysa vergileri karar verme mekanizmalarından uzak tutulan, dolaylı vergilerle boğulan Türk halkı ödemekte. Aslan payı her zaman olduğu gibi asgari ücretlinin. Yani ekonominin büyük ve zenginlikler yaratan çarkları aslında sessiz ve boyun eğmiş yığınların sırtından döndürülmekte.

Peki vermeyenler nasıl oluyor da vermeyebiliyor?
Muhtelif metod ve kılıflar ile. Beş yıldızlı oteller yıllar yılı matrahsız kalabiliyorlar yaptıkları 'yatırımlar' ile. Esnaf fiş kesmeyerek, tekstilci KDV ile oynayarak. Bir de kılıflar var bazı cemaatlerin kullandığı - laik devlete vergi verilmeyeceği gibi!

Verenler ile vermeyenler bir mi?
Eğitimden sağlığa, kamu hizmetlerine erişimde evet verenler ile vermeyenler 'bir', hatta vermeyenler bazı durumlarda sistemden çok daha iyi istifade edebilmekte. Ancak veren el alan elden üstün olduğu müddetçe verenler ile vermeyenler bir olmayacaktır.